Bilimsel keşiflerdeki yanlışlar ve gençlerimiz

2 Comments 267 Views

Müslümanlar, kendi inançlarını referans göstermiyor yahut içinde inançlarını rencide eden unsurlar var diye çağdaş bilimlere küs duruyor, hatta bazen ilimlere düşman oluyorlar. Evet, Müslümanların psikolojiyle Freud, biyolojiyle Darwin üzerinden tanışmış olmaları bir talihsizliktir. Ama asıl büyük talihsizlik yüzyıllardır bilimle olan bağlarını kesmiş olmalarıdır:

“(Müslümanlar nezdinde) psikolojiye özgü engeller, onun işe Freud adıyla, cinsel içgüdüyü temel alan bir ekolle başlamasıyla yakından ilgilidir.”[i]

Değerlerini inkâr eden bir kültürün varlığı devam edebilir mi?

Böyle devam edilemez. İslam imanla vardır, imanın değerli olanı da tahkikle olanıdır. Bilgi, araştırma, sorgulama, ilim, bilme gibi değerler ve “bilen ile bilmeyen” kesin ayırımı üzerine kurulu bir medeniyet 1400 yıl sonra bilimlerle ilişkisini kesip varlığını devam ettiremez.

matematik_www_universiteogrencisindenders_com

Her ne olursa olsun;

-Modern bilimlerin içindeki devede kulak yanlışlar Müslümanlarla bilimler arasına girmiş bir fitne olarak kabul edilmelidir. Müslümanlar bu fitnenin üstesinden gelerek bilimlerle olan bağlarını yeniden kurmalıdırlar.

-Bilimlerle olan bağın kurulmasında ilmin öneminin ve -her iki manada- bilimlerin bulunduğu yerin iyi anlaşılması gerekir. Zira bugün yüzyıllarca geriye giderek bilimlere atalarımızın bıraktıkları yerden başlamak artık imkânsızdır. O günden bu yana olan birikimi inkâr ederek bilimlerle gereken bağları kuramayız.

-Bilimle kurmamız gereken ilişkileri siyasi çatışmalara da feda edemeyiz. Buradan hareketle sömürgeci zihniyeti yüzünden Batının bilimlerde olan üstünlüğünü inkâr edemeyiz ve ilmi oradan almayı sekteye uğratamayız. Bunu yapanlar İslam adına Allah’ın Resulüyle savaşmış olurlar! Çünkü O, hiçbir kayıt ve şart düşmeden ve hiçbir bahaneye yer bırakmayacak açıklık ve yalınlıkta:

           “İlim Çin’de olsa alınız” tavsiyesinde bulunmuştur.

Peygamber SAS bir ezberden, lüksten değil bize hayat verecek bir anlayıştan, aslında bir hayat tarzından bahsetmektedir. Onun için bu hadisin ardından gidenlerin buradan bir araştırma, bilgi ve bilim ahlakı çıkarmaları ve bilim politikaları geliştirmeleri gerekir. 

Lunar_eclipse_al-BiruniAtalara hayranlık duyarak bilim yapılmaz

Bunu kavrayamayarak Batının bilimdeki bugünkü yeri her gündeme geldiğinde düşmanlık tazeleyenler ülkelerimize cehalet çelmesini takmış olurlar!

Medeniyetimizin bilimsel birikiminden yararlanmak geçmişi taklit ederek veya geçmişe düşüncesizce hayranlık duyarak mümkün olamaz. Ancak medeniyetimizin keşfettiği temel ilkelerden, prensiplerden, kanunlar, kurallar ve yaklaşımlardan yararlanarak hareket edebilirsek bu büyük bir kazancımız olacak ve bize bilimsel yarışta avantaj sağlayacaktır. En önemlisi de, “niçin ilim?” sorusuna karşılık gelecek yararlanma şeklidir.

Sonuç ve öneriler:

Batılı ilim insanları tarafından bilim adına ortaya atılan teori, hipotez, fikir ve pratikler mutlak doğrular olmadıkları gibi içlerinde çokça hakikatler de yok değildir. Müslümanlar bu nâkıs şeyleri bahane ederek bilimlere küsemezler, en verimli zamanlarını “evrim teorisi”ni çürütme safsatalarıyla geçiremezler.

Müslümanların önemli bir kısmı bilimi din gibi zannediyorlar. Onların zihninde bilimde yanlışa yer yoktur. Hâlbuki yanlış, bilimin tabiatında vardır. Bilimin gerçeklik hakkında vardığı son nokta:

Bu mutlak doğrudur,” değil, “gerçeklik, hakikat orada bir yerdedir,” tespitinden ibarettir!

fizik_www_fizikbilimi_gen_tr

Yani bireyin, bildiği arttıkça bir şey bilmediğini anlaması gibi; insanlık da bilgisi arttıkça çok az şey bildiğini ve mutlak hakikati bilmekten çok uzak olduğunu daha iyi anlamaktadır. Varlık ve yaratılış hakkında bilimler adına kim ne demişse söyledikleri mutlak doğrular değildir. Hüner yanlışlar üzerinden düşmanlıkları kaşımak değil, doğru ile yanlışı ayırabilmektir. Esasen hayatın kendisi ve insanın görevi de bu değil midir?

İnsan hiçbir şey yaratmamakta, sadece yaratılanlar arasında seçim yapmaktadır. İmtihanı da bu seçimi üzerindendir!

Gençlere tavsiyemiz;

Bütün bu anlamsız, faydasız şeyleri terk ederek en verimli zamanlarını bilime ayırmalı ve ömürlerini bilimlere hizmetle geçirmelidirler. Bu gün, “yaşlılık gelmeden gençliğin, hastalık gelmeden sağlığın kıymetini bilmenin” en etkili yolu bilimlerle uğraşmaktır.

RESİMLER
– http://www.kozmosbilim.com/2015/04/bilim-nedir-hobiden-meslege.html
– El-Birûni’nin Ay’ın farklı durumlarını gösteren modellemesi.tr.wikipedia.org
– Fizik: www.fizikbilimi.gen.tr

 DİPNOTLAR
[i] Cevdet Said; Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları. S. 67. Yedinci baskı. İnsan Yayınları. İstanbul, 2013.

 

Yazıyı Paylaşırmısınız

About the author

A.Ü. DTCF mezunu. İngiltere, Sheffield Üniversitesinde Enformasyon Yönetimi, İsrail'de Kırsal Bölgesel Kalkınma Planlaması Post Graduate Study. Yayınlanmış çalışmaları: Söz İncileri; Divan Edebiyatından Seçilmiş Beyitler (2. baskı), Önce Söz Vardı; Fıkıh, Edebiyat ve Tasavvuftan Seçmeler. İlgi alanları: Yenilik, değişim, Gelişme. Uzmanlık alanı: Proje Yönetimi.

Related Articles

2 Comments

  1. Enes EŞKİN

    Yazınız oldukça güzel ve yazının içinde yer alan Cevdet Said’den alıntıladığınız (Freud’u eleştirdiği) kısım muhteşem. Özellikle biz gençlerin bilimi kötülemek yerine bilimden uzak kalmamalarını ve onunla uğraşmamızı tavsiye etmenizi çok olumlu buldum. Bu, bizim çok da alışkın olmadığımız ama ihtiyacımız olan bir bakış açısı. Sitenizin de genel amacına belirten çok güzel bir yazı:) Sitenizde böyle konuları daha çok ele almalısınız. Yazınızda ifade ettiğiniz gibi “Bilgi, araştırma, sorgulama, ilim, bilme gibi değerler ve ‘bilen ile bilmeyen’ kesin ayırımı üzerine kurulu bir medeniyet, 1400 yıl sonra bilimlerle ilişkisini keserek varlığını devam ettiremez.” Bugün toplum olarak kendimizi yenilerken (biz diriliş diyoruz buna) ilme büyük bir ihtiyacımızın olduğunu fark etmemiz gerekir. Onun için, hemen hemen hiç ilmi eser okumayan biz gençlerin ilmi eserler okumamız gerektiğine inanıyorum.

  2. Rabia Gümüş

    Asrı saadette bu konu hakkındaki tutum; müslümanların kendilerinden olmayanların buluşlarını ve kullandıkları yöntemleri olduğu gibi reddetmemeleri şeklindeydi.

    “O dönemde Peygamberimizin mescidi, kuru hurma yapraklarının yakılmasıyla aydınlatılırdı.Fakat bazen mescit duman içinde kalırdı. Bunu bilen Temim Dari, Şam ‘a gittiği sırada Hristiyan yapımı bir kandil satın aldı ve onu Peygamber mescidinin tavanına astı. Bunu gören bazı sahabeler itiraz ettiler:
    – Sen nasıl oluyor da Hristiyanların kiliselerde kullandıkları bir aleti getirip mescide asıyorsun? diyerek ona kızdılar.
    Akşam namazında mescide gelip de bir çanak içindeki yanan fitilin külsüz, dumansız etrafı aydınlattığını gören Sevgili Peygamberimiz tebessüm ederek sordu:
    – Kim getirdi bunu mescidimize?
    Temim Dari biraz da çekinerek:
    – Ben Şam ‘dan getirdim Efendim, deyince Allah Resulu:
    – Ey Temim Dari! Sen bizim mescidimizi aydınlattın, Allah da senin kabrini böyle aydınlatsın, buyurdu.” (ibni Hacer, el-isabe, II, 18)

    Hendek Savaşı’nda kullanılan yöntemi, şehrin çevresinde büyük hendekler kazılması fikrini Selman-i Farisi söylemişti. Peygamber Efendimiz de bu fikri “Hayır, bu İran’da mecusilerin kullandıkları yöntem! ” demedi, kabul etti.

    Medine döneminde ilk ezan okunmadan önce müslümanlar namaz vaktini tam olarak bulamıyor, cemaatle namazı kaçırıyor, hatta namaz vaktini bile kaçırdıkları oluyordu. Bunun üzerine namaz vaktinin girdiğini duyurmak için Peygamber Efendimiz ashabı ile istişare ediyordu. Bu sırada birçok fikir ortaya atıldı. Namaz vakti girince ateş yakmak, çan çalmak vb. Bunların hepsi reddedildi.

    Burada dikkat çeken husus Allah Rasulünün adetler, kültürler cinsinden olmadığı sürece müslüman olmayanların ilmî gelişmelerinden istifade edilmesini teşvikidir.

Leave a Reply to Rabia Gümüş

Your email address will not be published. Required fields are marked (required)

Cancel

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.